Schindler's List

2004 yılıydı. Sanırım ustalara saygı kuşağında Cnbc-e'de Schindler's List filmi vardı. O zaman daha ikinci sınıftayım. O zaman toplama kampı, gettolar, naziler pek bildiğim şeyler değil. Babamla izliyoruz. Babam Spielberg'i kastederek "bak adam Alman, ama kendi halkının yaptıklarını tarafsız bir şekilde çekebiliyor. Geçmişiyle yüzleşebiliyor." dedi. O zaman babam mı sordu yoksa ben mi direkt yorumumu belirttim hatırlamıyorum ama "ben olsaydım yapmazdım" dedim. Babam bu söylediğime oldukça kızmıştı. O söylediğimden pişman oldum ve hala hatırladıkça utanırım. Ama babamda bir konuda yanılmıştı. Şimdi öğrendim ki Spielberg Alman değil 17. yy.'da Avusturya'da yaşayan Yahudi bir aileden geliyormuş. Film favori filmler listemdedir. Ama aynı zamanda tekrar izlemeye korktuğum filmlerden. Her izleyişte bir kaç hafta uyuyamıyorum. Diğer bir yapımsa Tolga Örnek'in 2005'de çektiği Gelibolu belgeseli. Hassas bir mideniz varsa bazı kısımlar insanı oldukça etkiliyor. Bazen o kadar etkiliyor ki dolabı açtığımda üzerime çürümüş bir Anzac askeri düşmesinden korkuyorum. Ya da gece odadaki nesneler gaz odasında üst üste yığılmış bedenlere benziyor. Çanakkale'de okumaya başlamamla başlayan diğer bir takıntı Gelibolu'da sürekli önüme bakarak yürümek. Bir kemik parçası görmekten ve üzerine basmaktan ölesiye korkuyorum. Sırf içerisinde bir kafatası olduğu için girmediğim müzeler var. Evet oldukça korkar bir yapıya sahibim. Patlamadan sonra Sultanahmet meydanına gitmeye hiç cesaret edemedim. Sanki gittiğimde yerde doku parçaları görecekmişim gibi geliyor. Olası bir patlamada beni korkutan ölmek değil yaralanmak. Ölürsen manzaraya şahit olmazsın. Bir kaç saniye içinde işin biter. Yaralanırsan trajediye baştan sona tanık olursun. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar